21 Temmuz 2015 Salı

ÇEKİRDEKLE BİLE UYUŞUR İNSAN, GELİŞMEK DİYE BİR DERDİ OLMADIKTAN SONRA

Eskilerin derin bir sözü var: Su testisi su yolunda kırılır. Yani hangi ortamda bulunuyorsan, üzerine onun kokusu siner. Hangi minval üzere yaşıyorsan, akıbetin de ona göre şekillenir. Kimlerin içindeysen, onlardan yazılırsın; onlardan olursun. Su kabının şeklini alır... 

Ve diğer önemli gerçek: Eylemlerdeki tekrar alışkanlıkları, alışkanlıklardaki toplu ısrar ise kültürleri oluşturur. Diğer bir ifadeyle; yapılan eylem zamanla, bizzat özne olur, özne de yapılan eylem.


Evet, su testisi su yolunda kırılır; çünkü testiye su doldurulur, testinin canı, suyla doldukça daha da su çeker. Dolayısıyla; git gel, testi suyla yatıp suyla kalkar. Eh, vadesini de suyla haşır neşir iken doldurması kadar doğal bir final beklenemez sanırım, testi için.

Testinin suçu yok elbet, o sadece bir mecaz. Gerçek yaşamda ne testiler ne yollarda kırılıyor; bir bakalım:

Karanlık işlere bulanmış bir mafya babasının bir "kaza kurşununa" kurban gitmesi herhalde kimseyi şaşırtmaz ya da bir kasabın önlüğüne kan bulaşması, bir bahçıvanın elinin toprak olması da sürpriz değildir çünkü gerçekten de su testisi su yolunda kırılır.

Dedik ya; testi sadece yakıştırılmış bir sembol: Ne testiler var, testiliğinden bihaber ve akıbetinin bir mücevher sandığına düşmek olacağı hayaliyle yaşayan.

Bir su testisi su çeker, çektikçe daha da su ister ve boğazına kadar suya batar ta ki miyadı orada dolana, birisi elinden düşürüp kırana kadar ya da...

Bir bağımlı da uyuşturan duman, zehir, içki çeker; içtikçe daha da ister ve boğazına kadar onlara gömülür ta ki ecel onu orada bulana dek ya da...

Bir hırsız çaldıkça daha fazla çalmak ister, kendine ait olmayanı daha da büyük iştahla alır, onun için sıradanlaşır gasp ve boğazına kadar gömülür ta ki suçüstü "enselenene" kadar ya polis ya da Azrail tarafından ya da...

Bir obez yedikçe daha çok yemek ister çünkü midenin de huyudur bu; genişledikçe daha da bekler ta ki çatlayana kadar ya da...

... Ya da biraz farkındalıkla, bu ahvallerinden kurtulmak için bir gayretin içine girebilirler. Bunu yapabilirler. Bir karıncanın davrandığı kadar varoluş nedenlerine bağlı kalarak, "başaramasam bile gayretlilerden yazılırım" diye düşünürler ve acınaklı akıbetlerini değiştirmek için süt teknesine düşmüş kurbağa gibi çırpınıp tereyağı üretebilmeyi ve üzerine çıkıp kurtulabilmeyi göze alıverirler, "atın ölümü arpadan olsun" demek yerine.

Yarasa aydınlıktan kaçınır, çünkü onda göz yoktur ve aydınlık ona bu eksikliğini hatırlattığından olacak; sevmez ışığı. Kaçar mağaraların kuytuluklarına, kaçtıkça daha da derinlere gider, zifiri karanlığın bir sakini olur ta ki bir şekilde canı teninden ayrılana dek.

Bir insan öğrendikçe daha çok farkına varır öğrenmesi gerekenlerin ve daha bir iştahla bilgi talep eder çünkü beynin de huyudur bu; tadına bir vardı mı bilginin, gelişir ve geliştikçe daha da bilgi talep eder ta ki son nefese kadar çünkü beyin ölmeden hayat bitmez; tıp bunu böyle bilir.

Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Bilgiye kendini kapatmış, aydınlığa, gerçeği aramaya, sormaya, sorgulamaya, nasihate ve nasihat vermeye, öğrenmeye ve öğretmeye kendini mühürlemiş, içine şeytan kaçmışçasına ilimden ve öz gelişimden kaçan, bunlara tahammül edemeyen kişilik, mutasyona uğramış, hastalıklı bir insanlıktır. Çünkü bunlar kendilerini, kendilerini var kılanı, onun disiplinlerini, insana özgü erdemlilik ve değerlerin tümünü birden inkar etmekte, görmezden gelmekte ve sonuç olarak; zaman içinde su testisi gibi; o yolun yolcusu olup, göremeyen körlerden olmaktalar.

İnsan olmak zor bir zanaat ve iki ayak üstünde yürüyebilmekten daha fazla kıymetli öz güdü ve yönetime ihtiyaç var. Herşeyden önce insan okuyabilmeli, görebilmeli, duyabilmeli önüne geleni ki yorumlayıp, üzerinde düşünüp kendini geliştirici sonuçlar çıkarabilsin ve onu başkalarına girdi olarak sunabilsin.

Su testisi su yolunda kırılır gerçekten. Taklitçiliği bırakıp doğru düzgün insan olmaya, daha iyisini sorarak sorgulayarak bulmaya çalışanlara, çevresine damıttığı birikimleriyle aydınlık katanlara, kısaca; yaşayana ve yaşatana ne mutlu. Kırılacaksa böyle bir yolda kırılsın testi ki hiç olmazsa "okumaya çalışanlardan" yazılsın.

Belki de çekirdek çitleyip "Batsın bu dünya" şarkısını dinlemeli. Böyle yapanı hiç de az sayıda değil. Kısa süreli bir bağımlılıktır çekirdek, paket bitmeden bırakmak biraz irade ister. Pekala içinde kaybolunabilecek bir uyuşturan olabilir. Niyet düşünmekten uzaklaşmak ise neden olmasın?

Cem TURAN

1 yorum: