20 Mayıs 2015 Çarşamba

BAKANIN BEYANINA ŞERHİM VAR: KODLAMA

İçinin doldurulması oldukça zor olan bir koltuktur; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Bir yandan güncel parametrelerle inovasyonun hüküm sürmesini, sanayide katma değerli çarkların dönmesini istersiniz, diğer yandan bir ur gibi toplumun sinesine vaktiyle, üretmeden tüketmek için yapıştırılmış toplumsal sosyal "genetik" hastalıkların islahı için uğraşı verirsiniz. Çünkü ikincisi olmadan birincisinin de olamayacağı gerçeğinin en yakından gözlendiği bir makamdır, BST Bakanlığı. Bir önceki bakanımız Nihat Ergün gibi sayın Fikri Işık'ın da bu makamı hak eden, taşıyabilen ve yoğun bir eforla toplumun pozitif dönüşümüne katkı veren bakanlardan olduklarını kişisel olarak, takdirle gözlemliyorum. 

Ancak tenkit ve eleştiri kurumunu onlar için çalıştırmama mani değil, onlara yaptığım bu övgüler. Bilakis; beni tanıyanlar, eleştirimi alıp değerlendirebilecek kapasitede ve hayat görüşündeki insanlara bu tür yöneltmelerimi yaptığımı da bilirler. Daha iyiye ancak yapıcı eleştirilerle ulaşılabileceğini, düşünenlerdenim. 

İşte geliyor: Geçtiğimiz haftalarda sayın bakanın, ilkokullarda bilgisayar kodlaması öğretilmesi gerekliliğine dair bir beyanatını dinledim. 


Çok iyi niyetli, pozitif bir düşünce ancak eğer bu düşüncede bir oy hakkım var ise; ben büyük oranda katılmıyorum. Çünkü erken dönem, olgunlaşma sürecini yaşayan beyinlerin ürettikleri, bir kalıba sığmayan harikuladelikteki soyut ve çok renkli düşünce üretim motorlarını bir kodlama dilinin sözdizimi (syntax) gibi katı kalıplara vaktinden önce şartlandırmanın çok ciddi mahsurları olduğuna inanıyorum.

Aynı düşüncemi, erken dönemde "e-öğretim" adı altında tablet gibi elektronik cihazlarla tanıştırılma konusunda da taşıyorum. Bir sportif faaliyette olduğu gibi, oyunsallıkla beyni analitik düşündürme egzersizlerine erken dönemde başlatmak bir avantaj. El ve iskelet yapımızı süren nörotik yapımız için de geçerli bu. Bu öyle sıradan bir şey değil: Japonlar uzun yıllar bir robota "çalı süpürgesi" ile yer süpürtmeye çalıştılar ve sonuç başarısızlık oldu. Sebep; hafife aldığımız insan tasarımındaki özgün, o zamanın teknolojisi ile taklit edilemez mükemmellik. Korkarım halen de öyle. İşte bu mükemmel melekeyi köreltecek, teknolojik öğretim adı altındaki eğitsel ihmal edişler orta ve uzun vadede ciddi ve kalıcı sancılar üretecektir, düşüncesindeyim.

İçinde ciddi bir pozitif "eğitim" barındırmayan halihazırdaki "öğretim" sistemimizin bir ürünü olan bugünkü toplum yapı taşları; bireylerdeki en büyük sorunlardan birisi soyut, soyut-analitik düşünce, algı yetisinin körelmesidir. Diğer bir ifade ile çok zengin bir veri işleme fonksiyonu olan beynimizin sağ lobunun atıllaştırılması, sol loba ise tam anlamıyla bir yarış atı muamelesi yapılmasıdır, asıl problem. Bunun beklenen sonucu; mekanik, özbenci, hayal gücünden mahrum, inovasyon üretemeyen, lider vasıflardan yoksun, sistem içinde eriyip giden, özgüven ve özinanç taşımayan, keşfedilmemiş denizlerin korsanı olmaktan çok uzak; herhangi bir gemide bir maaşa miço olmayı ideal olarak benimseyen silik kişilikler yetişiyor.

Okul öncesi ve ilkokul dönemi "altın çağ" denilen, emsalsiz bir kişisel yapılanma dönemi. Bu dönemdeki çocukların beyinsel elastikiyetlerini törpüleyerek yok edecek "teçhizata dayalı" öğretimsel modernite yerine, bu çocukların emanet edildiği öğretmenlerin hayal güçlerinin, ideallerinin, perspektiflerinin enginleştirilmesi, "çocukların seviyesine yükseltilmesi" konusunda yapılacak çalışmalara muhtaçtır, öğretim sistemimiz.


Sayın bakanın perspektifini anlıyorum ve takdir ediyorum. Ancak bu evreden önce mutlaka "akıl oyunları" ile beyin sistematiği tam olarak geliştirilmelidir. Üniversiteler analitik yetisi olmadan kod ezberleyen ve en kötüsü; bu eksik halleriyle diploma alıp liyakat kazanacak insanlarla dolu.


Kodlama düşündürmez, algoritma düşündürür. Kodlamayı biz işin hammaliyeti olarak görürüz çünkü bir düşünsel projenin en önemli ve değerli evresi fikirsel olgunlaştırma sürecidir. Bu ise bugünün yetişmiş insanının hepsinde olması gereken önemli bir "eğitsel süreçle" kazanılır. Sonradan, üniversite çağında kazanılmaya çalışılır yada kazanılmış gibi yapılırsa; zoraki ve eğreti kaldığı, tecrübe ile sabittir.

Düşünmek gibisi yoktur. Kodlama gibisi çoktur. Düşünebilen insan azdır. Kodlayabilen insan fazla. Kodlanabilen insan daha da fazla: Biz teknolojiyi kendi içinde, kapalı devre çalışan mekanizması ile hayatımıza kolaylıklar katıp daha çok "soyut ve renkli diyalog dolu, sosyal" dünyamızı yaşama imkanı vermesi umuduyla yaşamımıza dahil ettik. Oysa teknoloji felsefesini özümseyememiş olmamızdan, kısa denilebilecek bir zaman dilimi içinde teknolojik cihazlar gibi kodlanabilen, tasnif edilebilen, sayısız renk tayfını oluşturan yaşamı ak ve kara; 1 ve 0 olarak görmeye başlayan canlılar durumuna geldik ve gün be gün daha da bu tehlikeli yolda ilerliyoruz.

Sınıfları "akıllı yazı tahtaları", elleri "akıllı tabletler", cepleri "akıllı telefonlarla" dolan, bunlarla kendini pazarlayan kolejleri, giderek artan, markalarıyla "sosyal statü savaşına" giren tüketici kitleleri üretmekten öte; bir başka amaca hizmet etmelidir bilişsel (cognitive) eğitim.

Cem TURAN

1 yorum:

  1. Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Bende size katılıyorum. Var olan eğitim sistemi, erken yaşta teknolojinin kullanılması hem beyni hemde bedeni olumsuz etkilediği bilimsel bir gerçek. Teknolojiyi araç olarak kullanmak evet. Ama bu ince çizgiyi nasıl ayıracaksınız. Yeterli ve bu bilince sahip eğitmenlerin yeterliliği müfredatın belirlenmesi tabi öncesi çalışmalar etkileri hesaplamalarının doğruluğu bende soru işareti. Sonuç olarak kara tahtalarda nice bilim adamları yetişirken akıllı tahtalarda kes/kopyala/yapıştır gençleri yetiştirildiği bir gerçek olması asıl sorunun genç yaşta beyinlerin bir kalıp içine sıkıştırılması yeteneklerinin o kalıbın içinde yok olması anlamına gelmez mi? Şahsi görüşüm kalıp eğitim sistemi yerine yaratıcı analitik ve sosyal beyinlerin yetiştirilmesi için teknoloji değil eğitim sisteminin değiştirilip akıllı tahtalar tabletler yerine yaratıcı beyinlere fırsat verilmeli. Kendilerini ifade edebilecekleri kendi el yazıları ve fikirleri geliştirilmelidir. kes/kopyala/yapıştır gençliği değil hayal et/sorgula/tasarla gençliği yetiştirilmelidir.

    YanıtlaSil